21 Ocak 2018 Pazar

Peter Lauer Riesling Fass 8 Kupp Kabinett 2014, (Mosel, Almanya)

Almanya'nın Mosel şarap bölgesinin Saar alt-bölgesindeki Kupp bağlarında Lauer tarafından yetiştirilmiş, üst-segmentte yeralan (VDP. Grosse Lage) 2014 rekoltesi bir Riesling kendisi. Etiketindeki Fass 8 fıçı numarasına karşılık geliyor. Kabinett ise bu beyazın hafif tatlı (off-dry) olduğuna işaret ediyor. VDP. Grosse Lage ibaresi ise Almanya Riesling'i için oluşturulan apelasyon sisteminde Grand Cru ile eşdeğerde. (Bu arada, uzmanlar Grosslage ile karıştırılmaması gerektiği konusunda uyarıyor.)

Peter Lauer şarapevinin başındaki Florian Lauer bağlarında organik tarım yapıyor. Fermantasyon için ise üzümlerin kendi kabuğunda doğal olarak bulunan (tarım ilacı kullanılmadığı için ölmeyen) vahşi /doğal mayayı kullanıyor. Bu beyazın üretildiği Ayler Kupp bağı, 55 yaşında. Gri arduvaz taşından (kayraktaşı) oluşan ve güneye bakan oldukça dik bir yamaç üzerinde bulunuyor. 

2014 rekoltesi J. Robinson'un yayınladığı rapora göre Mosel Rieslingi için pek iyi bir yıl olmamış.* Ancak iyi ve deneyimli üreticilerin üst-gam şarapları, pek parlak olmayan rekoltelerde bile çok başarılı sonuçlar verebiliyor - ve bu şaraplar fiyat-performans açısından daha başarılı olabiliyor.** 2015 rekoltesinin de henüz içmeye hazır olduğunu düşünmüyorum açıkçası. 2014 bile henüz oldukça gençti.

Mosel Rieslinginin belirleyici özelliği "ağırlıksız yoğunluk, boyutsuz ihtişam" olarak tarif edilir. Bu beyaz ise orta gövdeli bir şarap. Yağsı, kaygan, hoş bir dokusu var ve uçuşkan, transparan aromaları damakta insana hafiflik hissi veriyor. Hafif tatlımsı (off-dry); ortanın üzerindeki asiditesi şeker ile iyi dengelenmiş. Saf, duru, taze, zarif, dinamik, canlı (enerjik) ve kompleks bir şarap.

Parfümlü ve canlı bir burnu var: portakal çiçeği, tropik meyve notaları ve petrolsü (benzin mi demeli) nüanslar öne çıkıyor. Ananas, hafif greyfurt notaları, damakta tazelik hisssi veren çeşitli bitkisel nüanslarla farklı bir boyut kazanıyor. Meyvemsi ve oldukça uzun bir bitimi var.

Alman rieslinglerinin Uzak Doğu Asya mutfakları ile uyumu her fırsatta dile getirilir. Uyum ne kelime; adeta birbirleri için yaratılmışlar! Bir kısmını suşi ile beraber içtiğimiz bu beyaz, soya sosu ve zencefil turşusu ile (bile) dansediyordu. Muhteşemdi. Yine de tabi en güzel şarap henüz içmediğimizdir?

*2009 en iyi vintajlar arasında sayılıyor, 2011 çok iyi, 2012 de iyi-imiş.
** H. Johnson Lauer'i iyi ve meşhur üreticiler arasında saymış. (3/4 yıldız)

Görsel: James Huntley, Guests at Versailles.

http://www.vomboden.com/growers/lauer/
http://www.vomboden.com/wines/grower/lauer/

19 Ocak 2018 Cuma

Kuzeybağ Öküzgözü 2014, (Elazığ, Türkiye)

Elazığ Koruk Köyü Başak Bağlarında yetiştirilmiş Ökügözü üzümlerinden yerinde üretilmiş ve 2 yıl meşe fıçıda dinlendirilmiş. Mora çalan kırmızı renkli, orta gövdeli ve %13 alkol oranına sahip bu Öküzgözü sepajı, bütünlüklü, yoğun, yumuşak dokulu, kolay içimli ve aromatik.

İyi kurulmuş asit-tanen dengesi ve burundan bitime süreklilik arzeden bütünlüklü yapısı, özenli ve kaliteli bir üretim olduğu izlenimi veriyor. Burnu oldukça açık; vişne şekeri ve olgun kiraz notalarına vanilya nüansları eşlik ediyor. Damakta meyvemsi ve arkada karabiberli. Bitimi ise meyvemsi ve orta uzunlukta. Şarabın genel aroma profilini ise hafif topraksı buldum.

Bu kırmızıyı, ızgara et ve karışık mantar sotenin yanında açtık, iyi uyum sağladı. Aromatik, yumuşak yapısı sebebiyle aperatif, kokteyl şarabı olarak da içilebilir.

Görsel: Elaine Badgley Arnoux, Chez Laurette, 1993. 
http://www.badgleyarts.com/project/924/

15 Ocak 2018 Pazartesi

Roses de Jeanne Champagne Cote de Val Vilaine NV (2015), Fransa

Şampanyaların büyük bir çoğunluğu üzümlerini dışardan (Champagne bölgesindeki farklı üzüm yetiştiricilerinden) satın alan  büyük şarapevleri (Moët, Veuve Clicquot, Perrier, Bollinger, v.b) tarafından üretiliyor. Ancak son yıllarda kendi bağında yetiştirdiği üzümlerden şampanya üreten "şarap yetiştiricileri" sayısında önemli bir artış var. Roses de Jeanne (roz dö jan) şampanyasının yetiştiricisi Cédric Bouchard (Sedrik Buşar) da bu ekol içinde öne çıkanlardan biri.

Bouchard, şampanya üretmeye 2000 yılında başlamış ve yıldızı çabuk parlamış bir karakter. 2009'dan başlayarak, köpüklü şarabı sevmediğini söylediği ve şampanyasının açıldıktan sonra 1-2 saat havanlandırılmasını tavsiye ettiği "skandal" röportajları ile hakim şampanya algısına ters düşerek şarapseverlerin kalbini kazanmışa benziyor.* Ancak şunu da belirtmekte fayda var; Bouchard şampanyanın hakim üretim-tüketim kültürünü karşısına alırken sırtını Fransa'nın teruar odaklı bağcı-üretici geleneğine (Burgundy) dayamış durumda. Başka bir ifadeyle, kendisi diyor ki: şampanya bir "köpüklü" şarap diye, neden teruar odaklı, karakterli ve kompleks bir beyaz ol-a-masın.

İş bu sebep Roses de Jeanne, doğal yöntemlerle (tarım ilacı kullanmadan) üretilmiş bir tek bağ şampanyası. %100 Pinot Noir üzümünden yapılmış bir Blanc de Noirs (blan dö noar) ve Non-Vintage (NV) bir şampanya.** Mantarın emniyetinin üzerindeki Récoltant Manipulant ibaresi, bu şampanyanın üreticisinin, üzümlerinin %95'inin kendi bağından elde eden butik bir üretici / şarap 'yetiştiricisi' olduğunu gösteriyor. Etiketinin üzerinde bir de tarih verilmiş (2015); bu ise şampanyanın şişelenme - daha doğrusu mayasının alınıp şişesinin kapatılma (ing. disgorgement) - tarihi. Bu arada, arka yüzünde bağın parselinin mimari/teknik çiziminin yer aldığı etiket tasarımını çok yaratıcı ve başarılı buldum. Üzerinde eski ve büyük şatoların "eskiz"lerinin bulunduğu şarap etiketlerine ironik bir gönderme gibi okudum - şık hareket. sevdim. "parselin tadı" :)

Roses de Jeanne, orta gövdeli, ince ve bol köpüklü, diri asiditesi ile zarif, yumuşak, odaklı ve derinlikli bir şampanya. Burunda misket limonu, beyaz orman meyveleri ve turunçgillere özgü notalara çiçeksi nüanslar eşlik ediyor. arkadan şaraba derinlik veren oldukça hafif mayasıl notalar (brioche) hissediliyor. Damakta ise narenciye notaları hakim. Bitimi ise hoş, meyvemsi ve uzunca. Yılbaşı akşamı içtiğimiz bu şampanya henüz potansiyelini bütünü ile göstermiş değildi aslında. 1-2 yıla daha ihtiyacı olduğu izlenimini uyandırdı.

Nedense yemek uyumu biraz zor bir şarap kendisi; klasik balık ve deniz ürünü tabakları ile pek iyi geçindiği söylenemez. Aperatif bir şampanya denebilir bu nedenle. Konvansiyonel bir seçim olmasa da manchego peyniri ile iyi uyum sağladı gibi. Dolayısıyla peynir tabakları -özellikle koyun peyniri - ile beraber denenebilir...

* http://www.vinography.com/archives/2015/04/a_singular_expression_the_cham.html
** Blanc de Noirs (blan dö noar), kara üzüm cinsleri kullanılarak yapılan beyaz şampanya için kullanılan fransızca bir terim. Kelime anlamı "siyahların beyazı". Sadece beyaz üzüm cinsleri kullanılarak üretilmiş şampanyaya ise Blanc de Blancs (blan dö blan) deniyor.

10 Ocak 2018 Çarşamba

Mezzacorona Marzemino Trentino DOC 2015, İtalya


İtalya'nın kuzey-doğusunda bulunan Trentino bölgesinde (DOC),  Marzemino yerel üzümünden Mezzacorona kooperatifi tarafından üretilmiş latif bir kırmızı şarap. Kolay içimli, gündelik, hoş ve duru bir sofra şarabı.

Mora çalan kırmızı renkli, meyvemsi, ince gövdeli, canlı ve dengeli. Burnu oldukça açık, yoğun ve taze; kırmızı meyve (kiraz) notaları baskın, arkadan vanilya ve hafif baharat (karabiber) nüanları hissediliyor. Damakta oldukça canlı ve zinde; meyvemsi tatlara hafif ve hoş bitter nüanslar eşlik ediyor (patlican denebilir belki). Bitimi orta uzunlukta ancak çok yoğun olduğu söylenemez.

Bu şarabı içli köfte ile beraber yudumladık, uyumunu sevdik. Manchego peyniri ile de iyi anlaşıyor, dolayısıyla belki başka koyun peynirleri ile de denenebilir. Mantar soteyi ise ezdi geçti kendileri.

 Görsel: Maryanne Jacobsen, Table of Blessings.

6 Ocak 2018 Cumartesi

Paolo Scavino Bric del Fiasc 2009 Barolo DOCG, İtalya

Scavino'nun Barolo DOCG apelasyonu dahilindeki Castiglione Falletto'da, 2009 hasatından toplam ~8700 şişe üretilmiş bir tek bağ kırmızısı. Kadifemsi dokulu olgun ve güçlü tanenleri, sağlam asiditesi ile entegre %14, 5 alkol oranına sahip, güçlü, zengin ve kompleks bir barolo. 

Barolo, kuzey İtalya'nın Piemonte bölgesinde Nebbiolo üzümünden üretilen DOCG etiketli bir kırmızı şarap apelasyonu. Şarap dünyasında, güçlü tanenleri ve canlı asiditesi ile yıllanma potansiyeli yüksek sofistike bir şarap olarak biliniyor. Karakteristik gülkurusu ve zift nüanslarının eşlik ettiği parfümlü ve kompleks aroma yapısı ile öne çıkıyor. Bir barolo kırmızısı şişelenmeden önce 18 ayı fıçıda olmak üzere en az üç yıl dinlendirilse de, uzmanlar iyi bir barolonun - rekoltesine ve teruarına da bağlı olarak - içilmeden önce (toplamda) 5-10 yıl kadar bekletilmesini öneriyor.

Bric del Fiasc, Hugh Johnson'ın 2017 şarap rehberinde en iyi 10 barolo arasında gösterilmiş ve 2009 rekoltesi "içmeye hazır" olarak işaretlenmiş. Burunda parfümlü, yoğun ve zengin; vanilya, kiraz, kakao, karanfil, karabiber ve füme notalar damakta da devam etmekle birlikte, inceden meyankökü ve arka burunda yoğun gül kurusu nüansları ekleniyor. Şarabın çok katmanlı ve kompleks bir aroma profili var; zaman içinde bazı notalar güçlenip öne çıkarken bazıları da incelip arka plana geçiyor yada dönüşüyor. Canlı, hareketli ve yaşayan bir şarap. Her yudumda insanın damağını boydan boya geçen yumuşak kadife dokusu oldukça etkileyici (2009 rekoltesinde özellikle öne çıkmış). Baharatlı ve meyvemsi bitimi ise uzun ve leziz.

Birkaç yıl önce Paolo Scavino'nun Barolo DOCG'sını içmiş, genel olarak beğenmiştik fakat tabi Bric del Fiasc kadar kompleks, yoğun ve sofistike bir kırmızı değildi. Ayrıca belki biraz gençti, bu yüzden de fazlaca delişmendi - yarım saat-1 saat havalandırmak zorunda kalmıştık. 

Şimdiye kadar içtiğim en güzel kırmızılardan biri olan bu şişeyi 18°C'de, kırmızı şarap eklenerek sotelenmiş borazan, sarıkız ve kültür mantarı ile beraber hazırlanmış bir antrikot tabağının yanında açtık; çok iyi uyum sağladı. (Ancak not etmekte fayda var; kekik ve türevi baharatlarla oldukça uyumsuz olduğunu gözlemledik...)

Görsel: Frank Bernard Dicksee'nin Leila'sından bir kesit.

9 Ocak 2017 Pazartesi

Yılbaşı meşrebimiz

Yılbaşında şarabın azı yada çoğu vardır da yanlışı yoktur gibi geliyor bana. Sonuçta ne Rus çarı, ne İngiliz asilzadesi ne de Fransız kentsoylusuyuz... Akdenizliyiz, malum kanımız muhabbete kaynar; eş, dost, akraba yemek masasında toplanmışız. Herkes  hep bir ağızdan konuşuyor, gülüşüyor, şakalaşıyor. Umutlu olmak istiyoruz, en azından bu gece "şimdi" ve "burada" beraber olmaktan mutluyuz. Kutlamaya değmez mi? - Fakat hindi henüz pişmedi. Kardeşimle beraber ilk defa yaptık, tarif biraz ordan biraz burdan. Ne zaman pişer? -hiç bir fikrim yok. O zaman bir köpüklü mü açsak...

Bu yılbaşı babamın şarap dolabını elden geçirmeye kararlıydım - babamsa bu konuda "biraz" isteksiz... Yıllardır o mutfak dolabında duran bir kaç köpüklü var, kimisinin akıbeti şüpheli... Bir roze ve iki beyaz köpüklüyü yaklaşık 2-3 saat önceden buzdolabına koydum. Ayrıca bir kaç kırmızıyı da  45dk - 1 saat buzdolabında soğutmak gerekiyor. Bir de o.nın getirdiği roze ve kırmızılar var. Bu arada, şarap sayısını kişi başına bir şişe düşecek şekilde hesapladık. Kulağa biraz fazla geliyor ama en azından böylelikle şarabımızın tükenmeyeceğinden emin olabiliriz.

Fırında hindiyi beklerken ilk açtığımız ve 2017 için kadeh kaldırdığımız köpüklü Comte de Brismand Champagne Brut Reserve. İngiltere'deki bir market zincirinin (Lidl) şişelediği bu mütevazi şampanya, büyük şampanya üreticilerinin alt gamlarınının yarı fiyatından daha ucuzken kalite olarak onlarla denk tutuluyor. Decanter'den ve çeşitli uluslararası yarışmalardan bir çok ödül almış. Kendisi, Pinot Noir, Chardonnay, Pinot Meunier üzümlerinden oluşmuş klasik bir şampanya kupajı. Dengeli, sek, zarif ve bol köpüklü ayrıca sağlam bir strüktüre sahip, basit ama hoş ve leziz bir şampanya. Burunda meyvemsi, narenciye ağırlıklı, ve şampanyaya özgü mayamsı ikincil aromalar hissediliyor. Damakta ise oldukça hafif, yoğun ve diri bir asiditeye sahip. Meyvemsi bitimi de orta uzunlukta denebilir.

Bu şişeyi, ya İngiltere'de yaşayan kuzenim gelirken yada annemler onu ziyarete gittikleri zaman dönerken getirdiler. Nerden baksak 3-5 yıldır mutfak dolabında bekliyordu. Genel olarak serin olmakla beraber sıcaklığı sabit olmayan bir ortamda yıllarca bekledikten sonra hala bu kadar diri, taze ve sapasağlam kalabilmesi şarabın sağlam strüktürünün ve dayanıklılığının, dolayısıyla kalitesinin bir göstergesi gibi duruyor. Ayrıca herkesler de bu köpüklüyü sevdi ve genel olarak beğendi.

Eric Asimov (The NewYork Times'ın şarap yazarı) yılbaşı gibi yemekli ve kalabalık kutlama ortamları için uzun saatler boyunca, masadaki türlü çeşitli yemek ve meze tabağı ile beraber tüketilebilecek ince gövdeli, esnek, canlı bir asiditeye sahip tazeleyici ve enerjik şaraplar öneriyor. Hakikaten de gece uzun ve sofra çok ve çeşitli meze ve salata türü tabaklarla dolu olduğu için meşe baskın, yüksek tanenli ve yüksek alkollü şaraplardan kaçınmak iyi bir fikir gibi görünüyor. Bununla beraber o. ile  ortak deneyimimiz, bizdeki kutlama masalarına yada "anne sofraları"na kırmızı şaraptan ziyade rozelerin daha iyi uyum sağladığı. Bu sebeple, o. ile pek de konvansiyonel olmayan bir seçim yaptık ve yemekle beraber içmek için roze köpüklüler seçtik.

İlki daha önce denediğimiz Visiega Cava Rosada Brut idi. Bu Katalan köpüklüsü, sofradaki hiç bir tabağa burun kıvırmadığı gibi, özellikle kuşüzümlü ve tarçınlı iç pilavıyla, hindi ile ve közlenmiş patlıcan ve kırmızı biberden oluşan meze tabağı ile şahane bir uyum yakaladı. Yemeğin sonunda açtığımız Luis Pato'nun Touriga Nacional sepajı olan roze espumante ise genel olarak "ekşi" bulundu, asiditesi yüksek ve biraz keskindi hakikaten, ama limonlu salatalarla ve özellikle cevizli baklava ile beraber çok hoş bir uyum yakaladı. Aslında aklımızda bir başka kuzenimin kendi yaptığı kırmızı şarabı denemek ve tatlı ile beraber halamın kendi üretimi olan likörü tatmak da vardı. Fakat nasılsa akıllardan çıkıverdi yahut midelerde yer kalmadı; işte bir şekilde fırsat olmadı. Son olarak ise yine babamın dolabından çıkardığımız Veuve Clicquot Ponsardin Champagne Brut NV açıldı. Yine bir kaç yıl önce alınmış ve stoklanmış bu şampanya dolapta durdukça oksitlenmiş, düzleşmiş ve bir miktar gaz /köpük kaybetmiş gibi görünüyordu. Başka zaman olsa fevkalade moral bozucu olabilecek bu hadisenin üstünde kimse pek  fazla durmadı. - şimdi düşündüm de çok yazık olmuş, üzüldüm vallahi. Şarap dolabınız yoksa şaraplarınızı stoklamayınız efenim içiniz gitsin.

Böyleyken böyle. Güzel bir akşam oldu, üstümüzdeki ağırlık sabaha dönmek üzere de olsa bir geceliğine  hafifledi. Lakin unutmamak lazım bu kar da kalkacak, kış da bitecek. Ne de olsa her kışın bir baharı da vardır.

3 Ocak 2017 Salı

Luis Pato Touriga Nacional Vinho Espumante Bruto Roze (Portekiz)

Portekizli Pato ailesi 18.yy'dan beri şarap üretiyorken kendi şaraplarını şişemeleye ancak 1970'lerde başlamış. Böylece Portekiz'de Bairrada'nın, korunan kendine özgü bir şarap bölgesi olarak belirlenmesinden sonra bu bölgede kendi bağından ürettiği şarabı yine kendi etiketi ile şişeleyen ilk üretici olmuş. Luis Pato, babadan oğula geçen bir aile geleneği çerçevesinde, şarapçılığı aileden öğrenerek kendi stilini yaratan, baga gibi meşakkatli yerel üzümlerle deneysel uygulamalardan çekinmeyen ve uluslararası bağlamda ilgi gören bir üretici. Demişken... "Babadan-oğula" şarapçılık geleneğini kırmış bir de kızı var: Filipa Pato. Portekiz'deyken Filipa Pato'nun da bir kaç şarabını deneme fırsatı bulmuş ve genel olarak beğenmiştim.

Luis Pato'nun bu roze köpüklü şarabından ise O. ile Lizbon'dan dönerken iki şişe havaalanından almıştık. (sanırım fiyatı o dönemde 35tl civarında idi.) İlk şişeyi Ağustos ayında açtığımızda şarabın asiditesini ortanın üstünde ve keskin bulmuştum. İkinci şişeyi ise ailecek yılbaşı akşamı yemek sofrasında açtık. Bu sefer oldukça beğendim. Damağım mı alıştı yada geçen bir kaç ay zarfında biraz törpülendi mi yoksa işte hindidir iç pilavıdır mezelerdir derken yemeklerle daha mı uyumluydu bilemedim.  - Belki de ailemizle yenen kalabalık bir akşam yemeğine eşlik edince daha da bir lezzet geldi... o da olabilir.

Kendisi bir touriga nacional (turiga nasyonal) sepajı. Klasik yada geleneksel metod da denen şampanya metodu ile üretilmiş. Üzümlerin 'espumante'de kullanılacak kadarı bağdan erken hasat edilmiş - geriye kalanı ise yoğun bir kırmızı monosepaj için bağda olgunlaşmaya bırakılmış. Erken hasat sebebiyle olsa gerek oldukça yüksek ve biraz keskin bir asiditeye sahip ve bol köpüklü bir şarap. Somon pembesine benzer oldukça ilgi çeken hoş bir rengi var. Burunda çiçeksi nüanslarla beraber taze çilek ve narenciye kokuları hakim. Damakta greyfurt, misket limonu ve, rengi henüz kırmızıya dönmüş turfanda çilek aromaları hissediliyor. Damakta oldukça aşitli, öyle ki bir yudumdan hemen sonra insanı ikinci yuduma susatıyor. Ortaya yakın zarif de bir bitimi var. Genel olarak yemekle beraber düşünülmesi gereken, yemek dostu bir köpüklü. Tek başına aperatif olarak damakta oldukça keskin olmasına rağmen, baharatlı, turşulu, hafif ekşi, patlicanlı vs. mezelerle uyumlu. Akşam bir ara şerbetli, baklava benzeri cevizli bir tatlıyla beraber denedim, şaşırtıcı biçimde en çok bu tatlıya yakıştı sanki, baya güzel oldu.

Kaynaklar:
Görsel: Joaquin Mir Trinxet, "Vendedor de Naranjas".

14 Aralık 2016 Çarşamba

Corner Valdobbiadene Prosecco Superiore DOCG 2014 Extra Dry (Veneto, İtalya)

Prosecco (proseko) İtalya'nın kuzey doğusunda, Veneto bölgesinde üretilen, İtalya'nın apelasyon sistemine göre DOC statüsü kazanmış bir köpüklü şarap. Fransa'nın şampanyası (champagne) yada İspanya'nın kavası (cava) gibi... Ancak üretim tekniği onlardan biraz farklı. Şarabın köpüklü olmasını sağlayan ikinci fermantasyon şampanya ve kavada şişede gerçekleşirken prosekoda çelik tankta gerçekleşiyor. Bu yüzden üretimi görece daha kolay ve daha ucuz. (bu da satış fiyatlarına yansıyor.) Valdobbiadene ise Prosecco şarap bölgesinde, yüksek ve eğimli yamaçlarda bulunan bir köy. Buradaki bağlarda üretilen prosekolar daha kaliteli oluyor-muş. Bu sebeple, DOCG statüsü kazanmış kendi apelasyonu var: Valdobbiadene Prosecco Superiore. 

Bu Valdobbiadene prosekosunun etiketinde bir de hasat yılı, yani 2014 yazıyor -ki genelde yazmaz. Köpüklü şarapların büyük çoğunluğu farklı hasat şarapların bir harmanıdır. "Corner"a gelince... webden Valdobbiadene'de böyle bir üreticinin varlığına ilişkin birşey bulamadık. Ancak bazen belli başlı market zincirleri yerel üreticiden şarabı daha ucuza alıp kendi şişeleyebiliyor. O., etiketindeki adrese bakarak bu şarabın üreticisinin La Gioiosa olabileceğini düşünüyor. La Gioiosa da oldukça tanınmış, çeşitli uzmanlardan da pozitif yorumlar alan iyi bir üretici.*

Şarap açık sarı renkte, yüksek ve diri asiditesi ile fevkalade tazeleyici, %11 alkol oranına sahip, meyvemsi, ortaya yakın ince gövdeli ve hafif. Kendisi elle hasat edilmiş glera, chardonnay ve pinot bianco üzümlerinden oluşmuş bir harman. Burunda yabani çiçek, yeşil elma ve narenciye aromaları hakim. (burnu biraz da toniği andırıyor aslında). Damakta ise greyfurt ve misket limonu benzeri narenciye notaları baskın; oldukça yüksek ve diri bir asiditenin enerjisi hissediliyor. Extra dry bir köpüklü olarak, şarabın artık (residual) şeker oranı da yüksek olmasına rağmen, fevkalade dinamik asiditesi sebebiyle herhangi bir tatlılık izine rastlanmıyor. Meyvemsi ve orta uzunlukta hoş da bir bitimi var.

Biz bu şarabı 6-7 dereceye kadar soğutup suşi ile beraber açtık, şaşırtıcı biçimde uyumluydu. Kullandığımız (az tuzlu) soya sosu ile dahi iyi geçindi - inanamadık. Malumunuz suşi ile şarap genelde birbiri ile pek anlaşamaz. Normalde biz de sake yada birayı tercih ediyorduk. Lizbon'daki Tasca Kome'de suşinin bir vinho verde (Antonio Lopes Ribeiro, beyaz 2014) ile dostluklarına tanık olunca, Uzak Doğu mutfağında şaraptan vazgeçmemeye karar verdik... herneyse, uzun lafın kısası... güzel bir proseko idi, sevdik kendisini.

Görsel: Eric Zener'in fotoğraf gerçekçiliğindeki sualtı resimlerinden, "Love", yağlı boya. http://www.ericzener.com/past-work/nggallery/page/1#gallery/1712/81

*http://www.decanter.com/reviews/veneto/la-gioiosa-prosecco-superiore-brut-2014/
http://www.winemag.com/buying-guide/gioiosa-nv-extra-dry-italian-white-glera-valdobbiadene-prosecco-superiore

12 Aralık 2016 Pazartesi

Likya Patara beyaz 2015 (Antalya, Türkiye)

Bağları Antalya Elmalı'da bulunan Likya'nın, sauvignon blanc, chardonnay ve çalıbağ yerel üzümünden harmanlamış sek aperatif beyaz şarabı. Saman sarısı renginde, %12,4 alkol oranına sahip, orta gövdeli, yumuşak, hoş dokulu ve hoş kokulu, mümkün mertebe genç ve erken tüketilmesi gereken bir beyaz. Düşük asitli bir şarap olmasına rağmen ruhsuz da değil: duru, taze, entegre ve aromatik. Aperatif yada kokteyl şarabı olarak -belki yanına bir peynir tabağı ile- oldukça keyifli ve hoş içimli.

Sauvignon blanc üzümüne özgü karakteristik aromaların ön planda olduğu, yeşil, otsu ve çiçeksi notalara, kavrulmuş limon kabuğu ve portakal kabuğu rendesini andıran nüansların eşlik ettiği, hafif ve derinden bir mineralitenin de kendini hissettirdiği hoş bir burnu var. Damakta  narenciye ve yeşil biber notalarının ağır bastığı, hafif tereyağımsı nüansların da arkadan eşlik ettiği oldukça zarif ve yuvarlak bir şarap. Bitimi ise zarif olmakla beraber biraz kısa.

Şişeyi 8 dereceye kadar soğuttuktan sonra açtık. Oda sıcaklığına yaklaştıkça şarabın aroma yelpazesi daha da zenginleşmekle beraber düşük asiditesi kendini biraz daha fazla hissettirdi. Şarabın asitlilik oranı herhangi bir yemeğe eşlik etmesini önlemekle beraber gevşek ve ruhsuz bir yapıya sebebiyet verecek kadar da düşük değil. Hatta kendisi içtiğim en güzel Türkiye beyazlarından biri ve 20 tl civarı fiyatı ile iyi bir fiyat/kalite şarabı.

Ayrıca üreticinin, şarabın asiditesini arttırmak için üretim süreci içinde manipulasyona (asidifikasyona) gitmemiş olması açıkçası hem biraz şaşırtıcı hem de sevindirici. Sevindirici, çünkü en azından benim kişisel deneyimim sonradan asit eklenen şarapların genel bütünlüğünün ve harmonisinin bozulduğu yönünde. Tabi yanılıyor da olabilirim ama her koşulda bir şarap üreticisinin böyle bir sorunu manipulatif yöntemlerle kolayca çözmek yerine, bağda, hasat vaktinin belirlenmesi, üzüm cinsi seçimi yada bağdaki konum farklılığına dayalı çeşitli bağcılık teknikleri ile çözümlemeye yönelmesi, yere özgü ve karakterli şaraplar üretmesinin yolunu açacaktır... Valhasılı takipteyiz.

Görsel: Jack Vettriano, "Mad Dogs..."
Not: Napa Vadisinde asidifikasyonla ilgili bir makale:  http://www.worldoffinewine.com/news/acid-test-acidity-and-acidification-in-napa-valley-4849842

7 Aralık 2016 Çarşamba

Deinhard Secco Frizzante

Bir Alman firması tarafından üretilmiş hafif-köpüklü (frizzante) bir beyaz şarap olan Deinhard Secco, hoş dokusu ve ferahlık duygusu veren canlı asiditesine rağmen, pek de aromatik olmayan, şekerli olması hasebiyle yanına da herhangi bir yiyeceği yakıştıramadığım, dolayısıyla şişeye iliştirilmiş broşürdeki mankenlerin neden ayılıp bayıldığına da kendimce pek anlam veremediğim bir şarap oldu. 

Kendisi muscato üzümünden yapılmış açık sarı renkli, %9,5 alkol oranına sahip, yumuşak ve az köpüklü bir beyaz. Burunda ananas, hanımeli ve hafiften yanık plastik kokusunu (?) andıran nüanslar hissediliyor. Damakta ise tatlımsı; canlı ve meyvemsi bir asiditeye sahip ancak yoğun ve aromatik olduğu söylenemez. Orta uzunlukta da bir bitimi var. 

Ne içildiğinin fazlaca önemi olmadığı ortamların aperatif şarabı gibi geldi bana... hani. neden olmasın, hafif, ferah, taze ve köpüklü...

Görsel: Steve Smith'ten bir yağlı-boya. (http://perspectivedaily.com/the-escapism-of-steve-smith)

5 Aralık 2016 Pazartesi

Chateau Jolys Cuvée Jean 2011 (Jurançon, Fransa)

Cuvée Jean, Chateau Joly'nin Jurançon'da ürettiği beyaz bir tatlı şarap. Jurançon Güney-batı Fransa'nın Pirene eteklerinde bulunan kendi apelasyonuna (AOC) sahip bir şarap bölgesi. Tatlı beyaz şarapları ile ünlü olmakla beraber sek beyaz şarap da üretiliyor. Cuvée Jean'ın yapıldığı petit manseng bağları ise Pirene yamaçlarındaki kireçli ve killi topraktan oluşan oldukça eğimli bir arazide bulunuyor. Üzümler passerillage yöntemi ile elle hasat ediliyor.*

Cuvée Jean 2011, zarif, canlı, kompleks, dengeli, damakta yoğun ama hafif ve yuvarlak, aşırı tatlı olmayan dolayısıyla da insanın içini baymayan hoş bir tatlı şarap. 9 ay meşe fıçıda bekletilmiş, açık altın sarısı renginde ve %13 alkol oranına sahip bir petit manseng sepajı. Üreticisi şaraba 2021'e kadar ömür biçiyor. 37,5 cl'lik şişesi ile 70 tl civarında satılıyor.

Petek ve bal kokularının hakim olduğu oldukça kompleks ve parfümlü bir buruna sahip. Bal notaları, sarı çiçek ve meyve nüansları ile derinleşip boyut kazanıyor. Damakta da oldukça hafif, yoğun ve kalıcı. Tatlı şarap ile kişisel olarak aram pek iyi olmasa da bu şarap bana Türkiye'deki geleneksel damak zevki ile çok uyumlu gibi geldi. Antep baklavalarının hafifliğini, iyi hazırlanmış bir aşurenin zarif tadını, ballı tatlıları anımsattı. 

Biz o. ile bu şarabı yemeğin sonunda aperatif olarak içtik ama mesela yanına cevizli ve (Kahramanmaraş) kaymaklı  dondurma yakışırmış... Yada kış için havuçlu kek, elmalı tart, cevizli sucuk... gibi tatlılarla da farklı bir uyumu olabilir. Hatta ceviz ve peynirle beraber de hoş bir tatlı-tuzlu birlikteliği yakalanabilir sanki. 

*Passerillage yönteminde üzümler olgunlaştıktan sonra bağda (dalında)  kurumaya bırakılıyor; hasat  Ekim ortasından başlayıp Ocak ayının ilk haftasına kadar devam  ediyor. Böylece dalında kurumaya bırakılan üzümlerin şeker konsantrasyonu artıyor ve aromaları yoğunlaşıyor. Bu yöntem İtalya'nın 'passito'suna da benziyor, ancak passito yapımında kullanılan üzümler genelde hasat edildikten sonra kurumaya bırakılıyor.

1 Aralık 2016 Perşembe

Visiega Cava Rosada Brut Metodo Tradicional (Katalonya, İspanya)

Visiega Cava Rosada, pembemsi somon renginde, meyvemsi, hafiften tatlımsı, tazeleyici, bol köpüklü, oldukça hoş ve kolay içimli, %12 alkol oranına sahip bir roze köpüklü şarap. Barselona'nın Sant Sadurni d'Anoia yöresinde Castellblanch tarafından geleneksel yöntemle (şampanya gibi) üretilmiş, %70 trepat %30 garnacha üzümlerinden oluşmuş bir kupaj. Castellblanch bir kaç şarap rehberinde ismi "güvenilir" olarak geçen bir firma; 1908 yılında kurulmuş, bir aile işletmesiyken yakın zamanda İspanya'nın büyük kava (cava) üreticilerinden Freixenet tarafından satın alınmış.

Şarabın oldukça zengin, hoş ve aromatik bir burnu var: ahududu, frenk üzümü gibi taze kırmızı orman meyveleri ve kırmızı greyfurt notalarına çiçeksi nüanslar eşlik ediyor. Burun ve damak arasında bir süreklilik var. Hafif tatlımsı damağı, kırmızı greyfurt ve frenk üzümü meyvemsiliğinde canlı asiditesi ile iyi dengelenmiş.  Meyvemsi, zarif ve orta uzunlukata bir bitimi var.

Geçen hafta market'ten 50 tl'ye aldığmız bu şarabı fiyat-kalite performansı açısından oldukça pozitif buldum. Şişeyi mercan tavanın yanında, 7-8°C'ye kadar soğuttuktan sonra açtık. Tava ile fena olmadı. Balığın yanında genelde beyaz şarap tercih ediyorduk, bu roze köpüklü ile farklı bir uyumları oldu. Gerçi mercanın yanına biraz daha asitli bir şarap belki bir tık daha iyi olabilirdi... Fakat bu şarabın da oldukça esnek bir yapısı var; tek başına, aperatif yada kokteyl şarabı olarak da oldukça lezzetli ve eğlenceli bir seçenek. Diğer yandan beyaz et tabakları ile de uyumlu görünüyor. Aslında sirkesiz-az limonlu zeytinyağlılarla, ve sebze tabakları ile nasıl olur diye de merak ettim - baya iyi olabilir... Daha önce Visiega Cava'nın beyazını da tadıp beğenmiştik. Bu rozeyi de sevdik, bilakis hoş.

Görsel: Joaquim Mir Trinxet.

21 Kasım 2016 Pazartesi

Torres Gran Coronas Reserva Cabernet Savignon 2011 kırmızı (Penedés, İspanya)

Katalonya'da, kavanın (cava) üretildiği Penedés (DO) bölgesinden bir cabernet savignon (%85) ve tempranillo (%15) harmanı. Reserva statüsündeki bu Katalan şarabı en az bir yılı meşe fıçıda olmak üzere toplam 3 yıl dinlendirilmiş. Hugh Johnson'ın 2-4/4 yıldız verdiği Torres ise İspanya'nın en iyi üreticileri arasında sayılıyor. Torres'in kırmızılarından özellikle övgü alanlar: Mas la Plana, Grans Muralles ve Reserva Real. Milmanda ise en iyi beyazları arasında anılıyor.

Torres Gran Coronas Reserva, koyu bordo renginde, orta asitli, olgun ve yuvarlak tanenli, fıçı ile iyi entegre olmuş, %14 alkol oranına sahip güçlü, canlı ve zengin bir şarap. Burunda zeytin (yağı), yeşil biber ve topraksı nüanslarla içiçe geçen tatlı ve olgun, incir, karadut gibi meyvemsi notalara tarçın, karabiber ve vanilya gibi baharatlı kokular eşlik ediyor. Burun damakta devam etmekle beraber, havalandıkça daha balzamik ve pekmezimsi nüanslar da ekleniyor. Baharatlı ve meyvemsi karakterdeki bitimi ise oldukça uzun. (ızgara etler ve olgun peynirlerle beraber 17°C de servis edilmesi öneriliyor.)

Güney (sıcak iklim) şarapları genelde mekansal planda; kuzey (soğuk iklim) şarapları ise zamansal düzlemde daha zengin ve derinlikli gibi geliyor bana. Sanki güney şarapları bir hikayeyi (teruar diyelim ona) "an" da yakalayıp dondurmaya çalışırken; Kuzey şarapları hikayesini 3. ve 4. boyutta; zamansal planda anlatmaya daha eğilimli gibi. Bu bakımdan, (yıllanmış) Katalan şaraplarının izlenimci, yer yer dışavurumcu bir karakteri var gibi geldi bana... Kokular ve tatlar daha parlak, grift ve derinlikli iken, zamanda daha durağan ve daha kalıcı. Belki de diyorum -misal-  Gaudi'yi yada Ramon Casas'ı anlamak için Katalan şarabı içmek gerekiyormuştur...

Görsel: Ramon Casas i Carbó, (yağlıboya)

19 Kasım 2016 Cumartesi

M. Chapoutier Les Vignes de Bila-Haut, Cotes du Roussillion Villages 2013 kırmızı (Roussillion, Fransa)

Bazı güney Fransa şaraplarında şeytan tüyü var. Michel Chapoutier'nin (mişel şaputiye) Les Vignes de Bila-Haut (le viny dö bila-o)'su da onlardan biri.

Şarabın üretildiği Roussillion bölgesi, Akdeniz ikliminin hakim olduğu, Fransa'nın güney-batı ucunda İspanya -Katalonya- sınırında bulunuyor. Pirene dağları Katalonya ile fiziksel ve siyasi bir sınır çiziyor olsa da Katalan kültürünün oldukça baskın olduğu bir yer burası - iş bu sebep, Roussillion (sek) kırmızıları, Fransız şaraplarından çok İspanyol kırmızılarına benzetiliyor.

Özellikle vins doux naturels olarak adlandırılan güçlendirilmiş (fortified) tatlı şarapları ile öne çıkan bir bölge Roussillion. Sek şarapları açısından, evet,  bir Bordo, Burgonya yada Ron kadar kendini kanıtlamış değil belki ama birincisi: Güney Fransa'nın (bana göre) efsane apelasyonu Collioure bu bölgede yer alıyor, ve ikincisi: bölgenin bitki örtüsü Fransızların garrigue dediği, bizdeki adıyla maki - artık makro-floradan mıdır mikro-floradan mıdır; rüzgarından mıdır bağından toprağından mıdır nedir, burada yerinde üretim yapan bazı tek bağ şaraplarında, (Rhone'daki gibi) zeytin, kekik, ardıç, biberiye vs. gibi, şaraba derinlik ve kimlik kazandıran akdeniz koku ve tatlarını algılamak mümkün olabiliyor.

Gelelim can alıcı soruya: Les Vignes de Bila-Haut, böylesi bir özgünlüğe ve kompleksiteye sahip mi? - bence değil... ama yine de bir potansiyeli bir derinliği var - hissediliyor. Bu şarap Chapoutier'nin Cotes du Roussillion Villages AOC dahilinde ürettiği serinin alt gamdaki şarabı; beklentileri de çok yüksek tutmamakta fayda var. Ama aynı serinin bir üst gamdaki şarabını da (Les Vignes de Bila-Haut Occultum Lapidem) merak etmemi sağladı açıkçası....

M. Chapoutier'nin Bila-Haut bağları, Cotes du Roussillion Villages apelasyonu dahilindeki Agly Vadisi yamaçlarında, gnays (metamorfize olmuş granit) ve şist tabanlı bir toprak yapısına sahip eğimli bir arazide bulunuyor. Cotes du Roussillion Villages apelasyonu, bağlarının büyük çoğunluğunun vadi tabanında değil de yamaçlarda bulunması sebebiyle, daha genel Cotes du Roussillion' a göre kalite bakımından bir basamak yukarda. Güneşli bir bölge olduğu için burada üretilen kırmızıların büyük çoğunluğu güçlü, meyvemsi, gövdeli, yoğun ve tanenli şaraplar.

Les Vignes de Bila-Haut, elle toplanarak hasat edilen %50 syrah, %35 grenache, %10 carignan ve %5 mourvedre üzümlerinden yapılan bir harman. Mora çalan yakut kırmızısı renginde, dengeli, yuvarlak, meyve-baskın, açık, yoğun, gövdeli ve tanenli. Yuvarlanmış güçlü tanenleri şaraba kadifemsi bir doku kazandırmış. 'Sıcak', samimi ve davetkar bir şarap ancak alkol oranı (bence) biraz fazla %14. Olgun meyve ağırlıklı açık bir burnu var: önde ahududu, böğürtlen, kiraz ve siyah incir aromaları hafif vanilya ve baharat nüansları ile derinleşiyor. Burun ve damak sürekliliğine sahip: damakta yuvarlak; meyve baskın bir tat profiline baharatsı notalar (garrigue?) eşlik ediyor. Asiditesi oldukça güçlü ve canlı bir şarap. Damakta kalıcı, bitimi ise meyvemsi ve uzunca.

Akdeniz mutfağı ile de genel olarak uyumlu; kekik, biberiye, kimyon ve pul biber gibi baharatlar ve zeytin yağı ile iyi geçinen bir şarap. Kendisini (16°C - 18°C'de) köfte tavanın yanında açtık, yakıştı. Diğer yandan alkol oranı oldukça yüksek, tanenli, gövdeli ve güçlü bir şarap olduğu için iki kişilik bir yemekte biraz ağır kaçtığını hissettim. Bence bu şarap daha kalabalık sofralarda daha bir keyifle içilebilir... 

Görsel: Alfredo Roldan, "La pamela verde" (yağlı boya).

9 Kasım 2016 Çarşamba

Les Dauphins Cotes du Rhone Villages Grande Reserve 2014 rouge (Güney Rhone, Fransa)

Güney Ron Vadisi'ne ait apelasyonlardan biri olan "Cotes du Rhone Villages", özgünlük açısından, jenerik "Cotes du Rhone" apelasyonu ile, Chateauneuf-du-Pape yada Vacqueyras gibi daha spesifik apelasyonların arasında yeralıyor. Şarabın etiketindeki "Grande Reserve" ifadesi ise Fransa şarapları açısından teknik olarak hiç bir anlam ifade etmiyor açıkçası. Fransa'da İspanya'dan farklı olarak bir şarabın etiketine "Reserve" yada "Grande Reserve" yazabilmek için herhangi bir kural/regulasyon yok.

Les Dauphins (Ledofen)'in Cotes du Rhone 2012'si, (özellikle 2015'de) hesaplı denebilecek market şarapları kategorisindeki gözdelerimizden biriydi. Karşılaştıracak olursak: Aynı üreticinin Cotes du Rhone Villages 2014'ü daha sağlam bir strüktüre sahip ve daha yemek dostu olmakla beraber biraz daha kapalı, dilue ve köşeli bir şarap. Ancak verdiği tazelik ve ferahlık hissi, yüksek ama meyvemsi asiditesi, kendini hissettiren hafif köşeli tanenleri ve çok hafif böyle alttan alttan duyulan yeşil, sert ve güneşli Akdeniz'e özgü baharlı tat ve kokuları ile ve tabi bir de uygun sayılabilecek fiyatı ile (38 tl idi) insana kendini sevdiriyor açıkçası.

Kendisi yakut kırmızısı renginde %13,5 alkollü, inceye yakın orta gövdeli bir grenache, syrah ve mourvedre harmanı. Burunda kırmızı orman meyveleri ve baharat (vanilya) aromaları hakim. Damakta ise taze çilek, baharlı herbal notalar, yeşil biber, meyan kökü ve karabiber. Bitimi ise herbal ve kısa. Bu şarabı 16°C'de ızgara köftenin yanına açtık. Kimyona, karabibere ve soğana banamısın demedi - pek iyi geçindi. 'Basit' ve 'sıradan' bir yemeği daha lezzetli ve keyifli bir hale getirdi. 

Şarap saklamaya uygun koşullarımız olsa ve bizim yada ülkenin yerinde duracağının garantisi olsa önümüzdeki en az 2 sene boyunca tüketmek üzere bir kaç şişe alınıp bir kenera koyulabilirdi - diye düşünüyorum. 

6 Kasım 2016 Pazar

Chateau Mezain 2012 rouge (Bordeaux, Fransa)

Chateau Mezain,  Bordeaux şarap bölgesinin sağ yakasında, Gironde nehrinin iki kolu (Dordogne ve Garonne) arasında bulunan Entre-Deux-Mers alt-bölgesinde bulunuyor.* Jenerik Bordeaux DOC statüsüne sahip bu kırmızı, merlot ağırlıklı bir merlot - cabarnet sauvignon harmanı. Etiketinde bulunan "mis en bouteille au chateau" ibaresi ise şarabın yerinde şişelendiğini gösteriyor. Ayrıca 2013'te "Concours de Bordeaux Vins d'Aquitaine"dan aldığı bir de altın madalyası bulunuyor.**

Biz bu şarabı 2015'in sonbaharında oldukça uygun bir fiyata (30tl civarındaydı) marketten almıştık. Ancak geçen yıl tattığımızda oldukça sert, sıkı ve sivri bulmuş, aldığımız ikinci şişeyi açmadan önce en az bir sene beklemeye karar vermiştik. Hakikaten de yıllanma potansiyeli olan bir şarap çıktı. Geçtiğimiz hafta sonu açtığımız bu ikinci şişeyi biraz daha açılmış ve yuvarlanmış bulduk. Hatta üçüncü bir şişemiz olsa ve saklama koşullarımız da daha uygun olsa 1-2 sene daha bekletir öyle açardık diye düşündük...

Koyu yakut kırmızısı rengindeki Chateau Mezain 2012, sağlam strüktürü, dengesi ve yalınlığı ile öne çıkan hoş bir şarap. Şarapta denge, bütünlük ve yalınlık gibi özellikler, kimi damaklar için pek önemli olmasa gerek ki Wine Enthusiast "kabul edilebilir" minvalinden 82 puan vermiş kendisine - kınadım.*** Tamam hani zengin, aromatik, parfümlü veya kompleks bir şarap olduğu iddia edilemez ama yine de özenli, düzgün-dengeli, canlı, yıllanma potansiyeli olan ve hesaplı bir fiyat-kalite şarabı olarak "iyi" sıfatını hakediyor bence.

Şarabın %13 alkol oranı yuvarlanmış güçlü tanenleri ve canlı asiditesi ile iyi dengelenmiş; burunda derin meyve (kiraz) notları ve zarif baharat nüanları (vanilya) hakim; damakta canlı, meyvemsi (kiraz ve erik) ve herbal (meyankökü); fakat bitimi biraz kısa. Biz bu şarabı 15-16°C' sıcaklıkta, dekanter kullanmaksızın peynirli pizzanın yanında açtık ama pek uymadı açıkçası. Şarap yemeğe baskın çıktı; önüne geçti. Sade ve basit bir kırmızı et ile daha uyumlu olacakmış anlaşılan... Aperatif  veya - Amerikalıların deyimiyle - "kokteyl şarabı" olarak ise önermezdim zira güçlü tanenleri ve sağlam asiditesi ile daha ziyade yemek dostu bir kırmızı kendisi. 

Notlar:
* Entre-Deux-Mers apelasyonu sadece bu bölgede üretilen beyaz şaraplarıkapsıyor.
** Her sene Bordeaux'da düzenlenen bu yarışma, Aquitaine bölgesinde az bilinen veya küçük ölçekli üreticileri, uluslararası piyasaya tanıtma amacını taşıyormuş. Nitekim bir bordo şarabının etiketine üzüm cinsi isimlerinin eklenmesi de, üreticinin Amerika merkezli uluslararası piyasayı hedeflediğinin en iyi göstergelerinden biri sanırım. 

Görsel: Nicolaas  Warb, 'Wind Symphony' (1949)

25 Ekim 2016 Salı

Domain de Chevalier 2008 rouge, Pessac-Léognan (Bordeaux, Fransa)

Domain de Chevalier (domen dö şovalye okunur), Bordeaux'nun sol yakasında, "Grand Cru Classé de Graves" statüsüne sahip  Graves bölgesindeki Pessac-Léognan (pesak leonyon okunur) apelasyonu içinde bulunan tanınmış bir üretici. Domain de Chevalier 2008 Rouge, bu üreticinin eski bağlarından elde ettiği %66 cabernat sauvignon , %25 merlot ve % 9 petit verdot üzümlerinden harmanlanmış üst-gam kırmızı şarabı. (Alt gamındaki ikinci kırmızısı ise L'Esprit de Chevalier.) Hugh Johnson (Hugh Johnson's Pocket Wine Book'da) Domain de Chevalier'yi fiyat-kalite şarapları üreten iyi bir şato olarak gösterip 4/4 yıldız vermiş. Şatonun 2008 milesimi için ise H. Johnson dahil pek çok şarap uzmanı oldukça pozitif şeyler yazmış - Robert Parker, örneğin, 2010 kadar etkileyici bulduğunu söylüyor.

Mora çalan koyu bordo renkli bu kırmızının, denge, ölçü, yalınlık, bütünlük ve derinlik kavramları ile tanımlanabilecek,  kendine has bir karakteri var. Sadece tat ve koku profili ile değil strüktürü ve dokusu ile de o kadar dengeli ve entegre bir şarap ki sanki hiç bir şey eksiltemez ve ekleyemezmişsinizcesine bir tamamlanmışlık, bitmişlik ve bütünlük hissi veriyor. Benzer biçimde aroma ve tat paletini oluşturan meyvemsi, çiçeksi, baharlı ve minarel öğeler de ölçülü bir denge içinde entegre olmuş, hiç biri bir diğerine baskın çıkmıyor; daha ziyade tamamlıyor, derinlik ve boyut kazandırıyor. 

Yumurta beyazı ile inceltilmiş ancak filtrelenmemiş, orta-gövdeli,  %30'u yeni fıçı olmak üzere 16 ila 20 ay meşe fıçıda dinlendirilmiş. Yuvarlanmış tanenleri, canlı asiditesi ve %13,5 alkol oranı ile iyi dengelenmiş sağlam bir strüktüre sahip, oldukça aromatik, kompleks ve damakta kalıcı bir kırmızı. Burunda siyah/mor orman meyveleri ve mürdüm eriği, sardunya benzeri çiçeksi nüanslar (ben sardunya ve belki biraz da zakkuma benzettim ama o. leylak diyor), grafiti andıran mineral notalar, tütün ve vanilya eşlik ediyor. Damak burunu takip etmekle beraber hafif meyankökü notaları da ekleniyor. Meyvemsi bitimi ise oldukça hoş ve fevkalade uzun.

Şarabı özel olarak dekante etme gereği duymadık ama zamana yaydığımız için şişede ve kadehte bir iki saat havalandı sanırım. Yine de önceden bir kaç saat daha havalandırmış olsaydık nasıl olurdu acaba diye merak ettim açıkçası. Ayrıca bu şaraptan bir şişe daha olsaydı, içmek için birkaç yıl daha beklemek isterdim - çünkü yıllandıkça daha da açılıp derinleşecekmiş izlenimi verdi bana. Genelde uzmanlar bu şarabı kuzu etiyle önermiş fakat ne yazık ki bu öneri bizim için tam çalışmadı. Kuzu kaburga şarabı ezdi bir miktar... aroması biraz daha nötr bir kırmızı etle daha iyi olabilirdi.

Görsel: Henry Moore, Reclining Figure, 1936 (elm wood)

19 Ekim 2016 Çarşamba

Pueblo Viejo Joven 2015 (Rioja, İspanya)

Pueblo Viejo (pueblo viyeho), İspanya'nın Rioja (riyoha) şarap bölgesinde üretilmiş DOCa statüsünde genç (joven) bir tempranillo- garnacha (grenache) harmanı. Etiketindeki "embotellado en la propiedad" ibaresi, şarabın yerinde (bağda, aynı arazide) üretilip şişelendiğini gösteriyor ki bu çoğu zaman şarabın kalitesi ile ilgili önemli bir gösterge. 

Pueblo Viejo Joven yarı-saydam yakut kırmızısı renginde, orta gövdeli, dengeli, kadife tanenleri ile damakta kendini hissettiren, (taze olduğu söylenemezse de) olgun ve canlı bir aroma paletine sahip, çeşnili ve hoş bir yemek eşlikçisi. Uygun fiyatı (26tl idi sanırım) ile de iyi bir fiyat/kalite şarabı gibi duruyor. Gerçi %14 alkol oranını (iki kişilik bir yemekte içmek için) biraz fazla buldum ama entegre ve dengeli bir şarap olduğu için çok rahatsız edici olmadığını da söylemeliyim. -yine de en azından %13-13,5 civarında olsaymış keşke dedim.*

Oldukça yoğun ve parfümlü bir buruna sahip. Vanilya ve hindistan cevizine, derimsi-tütünümsü bir rayiha ile çevrelenmiş olgun kiraz ve inceden kuru incir notaları eşlik ediyor. Vanilya aroması, tempranillo üzümününün karakteristik aromalarından biri olmasına rağmen, "joven" (genç) olarak etiketlenmiş bir şaraptan bu denli yoğun bir vanilya (ve hindistan cevizi) kokusu almak oldukça şaşırtıcı.** Orta damağı, burun kadar yoğun ve aromatik değil açıkçası. Ayrıca daha dilue ve daha herbal. Kiraz, meyankökü, yeşil biberle beraber hafif bitter nüanslar hissediliyor. Vanilya ve tütünümsü notaların hakim olduğu kısa bir bitimi var.

Pueblo Viejo'yu hafta sonu domates soslu parmesanlı makarnanın yanında açtık, pek yakıştı... Domates sosunun asidi ile iyi geçindi, sosun içindeki baharatlarla da uyumluydu. Havalandırmaya yada karafa almaya gerek duymadık -oldukça stabil bir kırmızı. Ama açmadan önce 16-17°C'e kadar soğuttuk - şarabı önerilen sıcaklıkta tüketmek hakikaten çok fark ediyor.

Not:
*Pek çok şarap uzmanı, eğer şarabın dengesi iyi kurulmuşsa, alkolün bir değerlendirme kıstası olarak görülmemesi gerektiğini söylüyor. Oysa iki kişinin yemeğin yanında açtığı bir şişe şaraptaki alkol oranı, şaraptan, yemekten ve muhabbetten alınan keyfi  doğrudan etkiliyor. Uzmanların kadehten bir yudum alıp ağızlarında çevirip tükürdüğü şarap tadım deneyimi ile zamana yayarak sevdiklerinizle yudumladığınız şarabın deneyimi arasında dağlar kadar fark var. Bence açılan 1 şişe şarap iki kişilik bir yemek boyunca muhabbetten ve yemekten alınan keyfi balyoz gibi ezmemeli. Dolayısıyla uzmanların tercihlerini etkilemediği söylense de benim tercihlerimi doğrudan etkiliyor.
** İspanyol şarap yasalarına göre "joven" şaraplar fıçıya girmek zorunda değil. Ama bu şarapta yoğun bir yeni fıçı etkisi var gibi. Dolayısıyla bir yıldan az da olsa fıçı görmüş olması gerek diye düşünüyorum...

15 Ekim 2016 Cumartesi

Michel Laurent Pouilly-Fumé Grande Réserve 2013 (Loire, Fransa)

Pouilly-Fumé (pui füme okunur), Fransa'nın batısında, Loire (luar okunur) vadisinin sağ yakasında bulunan ünlü bir Sauvignon Blanc apelasyonu. Çakmak taşı, arduvaz gibi mineral nüansların Pouilly-Fumé beyazlarının karakteristik özelliği olduğu söyleniyor. 

Şahsen Portekiz'in beyazlarından (Vinho Verde) fevkalade etkilenip ardından bir Alsace (alzas okunur) rieslingi ile büyülendikten sonra - özellikle mineral karakteri öne çıkan - beyazlara olan ilgim ve merakım daha da arttı. Türkiye'de bu tür şaraplara erişim pek kolay olmadığı için olsa gerek o. market raflarında bir Poilly-Fumé görünce kaçırmayayım demiş almış, iyi de etmiş.

Michel Laurent Pouilly-Fumé Grande Réserve'in 2013 vintajı açık altın sarısı renginde, inceye yakın orta gövdeli, orta asitli, yoğun ve olgun meyve aromalarının öne çıktığı alkol oranı %12 olan bir Sauvignon Blanc sepajı. Burunda yoğun ve olgun sarı elma, mango ve beyaz çiçek notalarına çakmak taşı, ıslak arduvaz gibi mineral nüanslar eşlik ediyor. Burun damakta sürekliliğini koruyor. Meyvemsi ve orta uzunlukta hoş da bir bitimi var. Genel itibariyle hoş ve enteresan bir şarap olmasına rağmen biraz daha asitli biraz daha derinlikli olabilirmiş gibi de geldi bana.*

Bu şarabın 8 °C - 10 °C sıcaklıkta servis edilmesi öneriliyor. Somon füme kanepelerin yanına çok yakışıyor. Tortellini ve peynirli (parmesan) makarna ile de uyumlu bir beyaz. 

* Hafif okside mi olmuş acaba. Bir şişe daha alacak olsaydım daha genç milesimlerine bakardım.

11 Ekim 2016 Salı

Piccini Chianti DOCG 2015 (Toskana, İtalya)

İtalyan mutfağından domates soslu yemeklerin yanında, ortalama 1 saat havalandırdıktan sonra tüketilebilecek uygun fiyatlı (30tl) genç bir kiyanti. Koyu kırmızı, orta gövdeli, %12,5 alkol oranına sahip keskin asiditesi ve köşeli tanenleri ile biraz sert ve haşin bir yemek dostu 'sofra şarabı'. Havalandıkça açılan çeşnili bir buruna sahip: tarçın, karabiber ve vanilya ile birlikte olgun kiraz ve (kırmızı) incir kabuğu nüansları hissediliyor. Damakta ise kiraz, vişne gibi meyvemsi notalara, közlenmiş kırmızı ve yeşil biber ve meyan kökü gibi vejetal notalar eşlik ediyor. Bitimi biraz yeşil ve kısa. 18°C de servis edilmesi öneriliyor.

5 Ekim 2016 Çarşamba

Famille Perrin Châteauneuf du Pape Les Sinards 2012 rouge (Güney Rhone, Fransa)

Châteauneuf-du-Pape (Şatonöfdüpap), Fransa'nın güneydoğusundaki Ron (Rhone) Vadisi'nin güneyinde yeralan Châteauneuf-du-Pape köyüne (ve çevresine) özgü bir şarap apelasyonu. Güney Rhone bölgesinin en ünlü ve en iyi apelasyonu olarak bilinen bu bölge aynı zamanda  Fransız apelasyon sisteminin (AOC) de ilk uygulandığı yer. Châteauneuf-du-Pape'ta üretilen şarapların büyük çoğunluğu kırmızı blendler; apelasyon dahilinde 13 üzüm cinsinin kullanılmasına izin veriliyor (bu sayı 2009'da 18'e çıkartılmış) olsa da  Châteauneuf-du-Pape'ların çoğunluğu Grenache ağırlıklı Mouvédre ve Syrah harmanlarından oluşuyor. 

Fransa'nın önde gelen diğer şarap bölgelerine kıyasla sıcaklık değerlerinin oldukça yüksek olduğu ve akdeniz ikliminin hakim olduğu güney ron vadisi şarapları, genel olarak, meyvemsiliği ile öne çıkan yüksek alkol oranlarına sahip şaraplar. Châteauneuf-du-Pape'ın şarap dünyasında insanlar tarafından benimsenmesi ve sevilmesi en kolay apelasyon olarak bilinmesinin başlıca sebebi de muhtemelen bu  taze ve parlak tonlardaki baskın meyvemsi karakteri. Açıkçası benim kişisel tarihimde de şarapla ilişkimi dönüştüren (Collioure'den sonra) kırmızılardan biri yine Perrin ailesinin sahip olduğu Château de Beaucastel'in iki milesimi oldu: 1998 ve 2001. Hayran kalmıştım... Les Sinards (Lesinar okunur) da bana Beaucastel'i anımsattığı için sanırım (olması beklenenden) daha pozitif bir deneyim yaratıyor olabilir bende... - ama tabi bir Beaucastel'le karşılaştırılamaz.

Les Sinards 2012, Beaucastel'in genç bağlarından ve ona komşu bir başka bağdan elde edilen grenach, mourvédre ve syrah üzümlerinden üretilmiş, bordo renginde, orta gövdeli, meyvemsiliği ön planda olan, %13,5 alkol oranına sahip dengeli bir kırmızı. Aslında fazla bir derinliği olan öyle çok kompleks bir şarap olduğu söylenemez ama 'güneşli', aydınlık, arı duru bir kırmızı olması hasebiyle sevmekteyiz...

Burunda kırmızı-siyah orman meyveleri canlı ve parlak tonlarda arkadan arkaya baharlı nüanslar ve hafiften ıslak çakıl kokusu benzeri mineral notalar hissediliyor. Damaktaki taze ve meyvemsi asiditesi şaraba daha bir tazelik ve canlılık katıyor. Burundaki meyvemsilik damakta devam etmekle beraber hafif meyan kökü, baharat  ve belli belirsiz, fransızların 'garrigue' dediği akdenize özgü baharlı bitkilerin rayihaları hissediliyor. 'Garrigue' öğe bu şarapta, bir Fonsalette yada Rayas'ta olduğu gibi yahut bu karakterin öne çıktığı bilinen kimi Güney Ron apelasyonlarında olduğu kadar baskın ve yoğun bir öge değil. Yine de bence hafiften bir "akdeniz havası" (teruarı demek daha doğru belki) taşıdığı söylenebilir. Yuvarlanmış tanenleri bitime yakın kendini hissettiriyor, bitimi ise orta uzunlukta. Üreticisi 15°C sıcaklıkta mantar ve/veya av eti ile beraber servis edilmesini öneriyor.

Görsel: https://www.pinterest.com/pin/180918110007499958/

4 Ekim 2016 Salı

Trimbach Riesling Alsace Cuvée Frédéric Emile 2007 (Alsace, Fransa)

Alsace (alzas okunur), Fransa'nın kuzey doğu ucunda, Almanya sınırında yer alan ve riesling, gewürztraminer gibi sepajları ile tanınan bir şarap bölgesi. Trimbach ise Alsace'ın en eski bağcı-üreticilerinden; özellikle ürettikleri sek rieslingler ile öne çıkmış bir isim. Cuvée Frédéric Emile, Trimbach'ın en üst gam - ve kimilerine göre dünyanın en iyi rieslingleri arasında sayılan - Clos Sainte Hune'un bir basamak altında yeralıyor. Kendisi ortalama 45 yaşındaki bağlardan, doğal maya kullanılarak üretilmiş. 2007 vintajının Trimbach'ın gelmiş geçmiş en sek (dry) rieslingi olduğu söyleniyor ve üreticisi 20 yılı aşkın bir ömür biçiyor.

Trimbach Cuvée Frédéric Emile sıradışı ve büyülü bir beyaz. Duru, yalın ve sofistike bir riesling. Yeşile çalan açık sarı renginde, orta gövdeli, burundan bitime mineral karakteri baskın, olgun, meyvemsi ve canlı asiditesi ön planda, yuvarlak ve dengeli, yumuşak yağsı (greasy) ve yoğun bir dokuya sahip %13 alkol oranı ile kendine has bir musikisi ve teruarı olan kompleks bir şarap. 

Burunda portakal çiçeği ve adlandırılması güç türlü çeşit sarı-beyaz çiçek ve meyve notaları, limon kabuğu ve ananas nüansları ile birlikte, onları sarıp sarmalayan ıslak çakıl taşı ve yağmur kokusu hakim. Damakta ise meyvemsi karakterdeki olgun ve taze asiditesi oldukça ferahlatıcı. Burun ve damaktaki sürekliliğe, deniz-yağmur nüansları eşliğinde eklenen misket limonu (lime) ve limon kabuğu notalarını da unutmamak lazım. Bitimi ise serin, mineral tonlarda ve oldukça uzun.

Açıkçası bu şarap benim tattığım ilk rieslingdi ve çok etkilendim. Rieslingin, teruarı en çok dışavuran ve yetiştiği bölgeye göre karakter kazanan bir üzüm cinsi olduğu söylenir. Dolayısıyla şarapta teruar arayanlar için riesling, listeye ilk sıralardan girmesi gereken bir beyaz. Ancak kalitesi ve karakteri üretildiği coğrafyaya (ve üretim tekniklerine) göre büyük farklılıklar gösterdiği için, dünyanın çeşitli yerlerinde üretilmiş alt gam rieslinglerden gitmek yerine, Trimbach'ın bu rieslingi gibi klasikleri tercih etmek (en azından başlangıç için) iyi bir fikir gibi duruyor.

Teruar meselesine gelince... Fransızların hakkını vermek gerek. Şarapta 'teruar' hakikaten başka bir şey; başka bir boyut... Şarabın kompleksitesini, 'müziğin insan bedeninde koku ve tat olarak mekansallaşması' olarak anlayacak olursak, teruarın bu deneyime yeni bir boyut eklediği söylenebilir. Şöyle ki: teruarla birlikte size taşınan 'bir coğrafyanın kimyası'... Trimbach'ın rieslingi (bir benzerine Chauteau de Fonsalette'te rastladığım) kompleks mineral aroma ve tatları ile insanın 'içinde' bir mekan tanımlamıyor sadece. Bu kompleks mineral notalar ve doğaya ait karmaşık aromalar ile 'başka bir yer' ve 'başka bir zaman' da tanımlıyor. Böylece 'iç' ile 'dış' içiçe geçiyor: Hani sanki sen başka bir yerdesin ve başka bir yer de sende... 

Çarpıcı bir deneyim açıkçası. Öyle ki insan, çağlar boyunca şarabın hayatı ve sanatı nasıl olup da bu denli yoğun bir biçimde etkileyegeldiğini kavrayacak - gibi oluyor.

https://www.youtube.com/watch?v=KdoLf37OAAw

25 Eylül 2016 Pazar

Torre Delle Grazie Chianti Classico riserva 2012 (Toskana, İtalya)

Chianti (kiyanti okunur) İtalya'ya özgü tanınmış bir şarap denominasyonu. Toskana'nın merkezinde, Floransa ile Siena şehirleri arasında yeralıyor. Chianti Classico ise Chianti şarap bölgesinin merkezinde bulunan en eski ve en ünlü alt-alanına ait bir isimlendirme.

'Torre Delle Grazie' alışveriş yaptığımız marketin İtalya şaraplarına ayırdığı raflarda, o. ile sıklıkla karşılaştığımız bir üretici/negosyan. Torre Delle Grazie tarafından üretilmiş bu Chianti Classico ise DOCG statüsüne sahip, iki yıl meşe fıçıda dinlendirilmiş (riserva) bir sangiovese sepajı. Kiremit tonlara yakın koyu kırmızı renkte, rustik ve topraksı karakteri ağır basan, ince-orta gövdeli, dengeli, tanenik,  %13.5 alkol oranına sahip yemek dostu hoş bir şarap. 

Dünyada chianti şarabının karakteristik tat ve koku yelpazesi, taze meyveleri, kurutulmuş etleri, akdenize özgü baharatları ve meyve sirkeleri ile bir italyan pazarına benzetiliyor. Teşbihte hata olmaz; bu şarap da bir istisna teşkil etmiyor. 

Bol baharatlı canlı bir burunla karşılıyor insanı; siyah orman meyveleri, karabiber ve vanilya notaları hakim - fıçıdan gelen meşe nüansları da arkadan kendini hissettiriyor. Damakta asitlilik derecesi olması beklenenden biraz sönük kalıyor gibi.* Sağlam tanenik yapısı ise öne çıkıyor. Topraksı nüansların hakim olduğu orta damakta közlenmiş biber, karabiber, balzamik sirke, kurutulmuş et ve yaş tütün notaları hissediliyor. Bitimi ise orta uzunlukta.

Aperatif olarak düşünülmemesi gereken ama yemek dostu, akdeniz mutfağı ile de çok uyumlu bir kırmızı. Özellikle domates soslu makarna ve pizzaların yanına yakışıyor - fakat nedense mantarla pek anlaşamıyor gibi görünüyor.


*not:  Bu şarapta meşe fıçı etkisinin biraz fazla hissedildiğini düşünüyorum. Asiditesinin canlılığını öldüren de yine yanlış yada aşırı fıçı kullanımı olabilir...

Görsel: Vincenzo Campi (1536-1591), Market Scene

20 Eylül 2016 Salı

Señorío Real Roble Oak Aged Ribera del Duero 2013 (İspanya)

Kuzey İspanya'nın Castilla y Leon bölgesindeki önemli şarap bölgelerinden Ribera del Duero'da DO statüsünde üretilmiş, 4 ay meşe fıçıda bekletilmiş bir tempranillo sepajı. 

Koyu kırmızı renkte, zengin, orta gövdeli, oldukça sağlam bir strüktüre sahip; canlı asiditesi, yuvarlak tanenleri ve %13,5 alkol oranı ile dengeli ve bütünlüklü güzel bir kırmızı. Hafiften portoyu andıran zengin bir burnu var:  vanilya, hindistan cevizi, vişne şekeri, tütün ve baharat nüansları hakim. Burundan damağa bir süreklilik olduğu da söylenebilir ancak bitime yakın meyan kökü ve balzamik nüanslar öne çıkıyor. Bitimi ise orta uzunlukta; baharat, vişne ve tütün nüansları hakim. 

Tek başına bence biraz fazla sert ve güçlü bir şarap olmakla beraber mükemmel bir yemek eşlikçisi. Özellikle olgun peynir çeşitleri ve kırmızı et ile çok uyumlu. O. ile beraber en çok tercih ettiğimiz şaraplardan biri (fiyatı da uygun; 25tl civarında satılıyor). Señorío Real'i benzer fiyat aralığındaki diğer şaraplardan ayıran en önemli özelliği sağlam ve her anlamda bütünlüklü yapısı. (Bu arada umarım ithalatı durdurulmaz - çünkü geçtiğimiz hafta sonu O. raflarda görememiş...)

Görsel: Henri Matisse, Still Life.

5 Eylül 2016 Pazartesi

LA Antre Öküzgözü Boğazkere 2012 (Türkiye)

LA şarapçılığın Antre serisinden öküzgözü boğazkere kupajı, uygun fiyatı ile derli toplu bir sofra şarabı denebilir. Aperatif bir bar yada kokteyl şarabından ziyade bir yemek eşlikçisi olarak düşünülmeli. Özellikle humusla beraber çok başarılı bir ikili oluyorlar.

Şarabın %13,5 alkol oranı, asitli ve güçlü (ve biraz köşeli) tanenleri ile iyi dengelenmiş, içerken rahatsız etmiyor. Fakat yüksek asiditesine rağmen tazelikten ve canlılıktan uzak olduğu söylenebilir.* Nitekim yerel üretim şarapların bir kısmında olduğu gibi bu şarapta da meyvemsi notalar daha ziyade şekersi ve reçelsi. Yine de oldukça aromatik ve hoş bir burnu var. şekerli kırmızı meyve, vanilya ve hafif odunsu nüanslar (meşe?) hakim. Ancak damakta burundaki görece zenginlik ve yoğunluk dağılıyor. Aromalar varla yok arası; hafif vişne reçeli, balzamik sirke ve yeşil biber notaları hissediliyor. Bitimde ise belli belirsiz isli, baharatlı ve yeşil tatlar hakim. Bitimi de oldukça kısa.

En iyi performans için ise mutlaka 1 saate yakın havalandırılmalı. Humusla beraber harikalar yaratıyor evet ama patlıcanlı mezelerle beraber düşünüldüğünde de umut vadediyor. Ancak 2012 vintajı inişe geçmiş gibi... bu nedenle biran önce tüketilmeli bence.

* Bu durum aklıma şu soruyu getiriyor: şarap üretilirken asit sonradan ilave edilmiş olabilir mi.Veya 2012 vintajı inişe geçti, ömrünü doldurdu, bütünlüğünü kaybetti?

Görsel: Hummus Behind A Wall is a painting by Corey Habbas

1 Eylül 2016 Perşembe

Luis Pato Vinho Barrio 2001 tinto (Beiras, Portekiz)

Şarap dünyasında, "orta damakta boş" ifadesi genel olarak şaraba ilişkin oldukça olumsuz bir yargı belirtir. Vinho Barrio (vinyo baryo) da hakikaten orta damakta boş bir şarap. Ama nasıl boş?  Kendisi boşluğun şaşırtıcı bir tat ve koku mimarisinde vücut bulmuş hali gibi... desem abartmış mı olurum.

Vinho Barrio, nevi şahsına münhasır, tuhaf ve şaşırtıcı karakterde bir şarap. İnsanı, burunda yoğun ve kompleks bir aroma paleti ile karşılıyor: kızarmış muz, hindistan cevizi, incir ve böğürtlene, alttan hafif balzamik notalarla, tütünsü, topraksı nüanslar eşlik ediyor. Kaliteli bir porto burnunu andırıyor. Fakat bir yudumda bütün bu güçlü aromalar orta damakta birdenbire dağılıyor. Damakta oluşan bu boşluk hissi, yanağı çevreleyen güçlü tanenlerle çerçevelenip adeta mekansallaşıyor. Bitimde ise yoğun aromalar geri dönüyor ancak bambaşka bir biçimde. Burundaki meyve ağırlıklı notaların yerini beyaz biberin öne çıktığı baharat ağırlıklı bir palet alıyor.

Deneyim bakımından Vinho Barrio'dan bir yudum almak, ortasından nehir geçen ve nehrin iki yakası adeta iki farklı dünya olan bir şehirde köprüden karşı kıyıya geçmek gibi: şaşırtıcı ve heyecan verici. Bu şarabın, içtiğim en özgün şaraplardan biri olduğunu düşünüyorum. Yalnız, bir olumsuz tarafı belki Portekiz ortalamasının üstündeki fiyatı; nitekim fetişi var şarap dünyasında - tamamen başka bir sebepten. Luis Pato bu şarabın yapıldığı 80 yaşındaki bağı sökmüş. 2001 vintajı da toplanan son mahsülden, yaklaşık 5900 şişe kadar üretilmiş - başka yok. (Tabi tekrar dikilmiş bağ hatta şarap yapmaya da başlamışlar.... Ama nerde 80 yıllık bağ nerde 5-10 yıllık bağ...falanfıstık ) Şarap camiasındaki fetişin sebebi bu.

Bu arada Luis Pato, Portekiz'in Bairrada şarap bölgesi içinde en eski, en tanınan ve sevilen bağcı-üreticilerden. Ününü de hakediyor; güzel şarap yapıyor... Kendisi Bairrada bölgesinin Portekiz'de bir şarap denominasyonu (DOC) olmasına da önayak olmuş bir isim - Heyhat - Şimdi ise kurduğu denominasyona giremiyor-girmiyormuş; web sayfasında deklare ettiği Rebelliği bundan. DOC çerçevesinde üzüm çeşitlerine getirilmek istenen bazı sınırlamalara karşı çıkmış, sonunda da millet toplanıp amcayı denominasyondan atmış mıymış neymiş... Dolayısıyla en iyi Bairrada şaraplarından biri "Bairrada şarabı" olarak satılamıyor şimdi - İroni, hayatın 99 adından biridir - Bu nedenle Vinyo Baryonun da denominasyonu Bairrada değil dikkat ederseniz daha genel bi denominasyon: 'Vinho Regional Beiras'. Şişedeki ördek resimleri ise de üreticinin soyadından: "Pato" portekizce ördek demek-miş.

Sıkıcı şarap terminolojisine dönecek olursak; bu şarap, doğal maya kullanılarak ve filtrelenmeden, Portekiz'in yerel üzümü 'baga'dan üretilmiş bir monosepaj. Bu yönüyle de şaşırtıcı aslında çünkü baga hem yetiştirilme zorluğu hem de yüksek asit ve tanen içeriği nedeniyle genelde harman şarapların ikinci yahut üçüncü üzümü olarak kullanılıyor. Böylece harmanlanan kupajın strüktürünü güçlendiriyor ve yıllanma kapasitesini arttırıyor. Fakat monosepaj olarak kullanıldığında, hele de şarap gençken tüketilirse.... ne diyim - eğer sabah kahvaltısında yarım limon yiyip, yumurtanıza biberi boca ettikten sonra zift gibi demli çayınızdan yudumlayan bir insan değilseniz - dağıtır, ağız burun bırakmaz.  Pato'nun rebelliğinin sırrı biraz da burada: bu zor üzümden yüksek asit ve tanen oranı ile dengeyi biraz yukarda bulsa da; zengin, dengeli, aromatik ve şaşırtıcı bir monosepaj yapmayı başarmış.

* http://www.luispato.com/Default.aspx
Görsel: the Heydar Aliyev Cultural Center in Baku, Azerbaijan. Mimarı Zaha Hadid.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Alamos Malbec 2013 (Arjantin)

kendisi koyu yakut renginde, orta gövdeli, düşük asitli, tatlımsı; aroma çeşitliliğine rağmen, basit; olgun tanenlerine karşın gevşek; dengesiz ve ruhsuz bir şarap izlenimi uyandırdı bende.

aroma paleti oldukça geniş olan bir şarap da aslında. burunda olgun kiraz, böğürtlen likörü ve kakao notaları; damakta ise effendim kiraz ile içiçe geçmiş kakao, ıslak metal ve grafit (kurşun kalem). bitimi de oldukça uzun; karabiber ve menekşe nüansları hakim. yani evet, şarapta bir aroma zenginliği var ancak tuhaf -ve bence hoş olmayan - şey şu: bu farklı koku ve tat öğeleri, damakta birbiri üzerine yığılmış, içiçe geçmiş, sıkışıp monolitik bir yapı oluşturmuş gibi... daha aşina olduğum eski dünya şaraplarında, her çeşit aroma ve koku katmanının farklı bir zamansallığı, farklı süreleri ve farklı şiddetleri vardır. şarap kadehten mideye sürekli bir değişim ve dönüşüm içindedir... işte müziğe benzetilir falan - ki buna şarap terminolojisinde kompleksite denir. hah işte bunda o yok. adeta damakta bir gürültü kendisi efenim. nasıl diyeyim: "şarap" ile arasındaki fark, oraletle taze meyve suyu arasındaki fark gibi. öyle yapay böyle endüstriyel.

hadi zengin ama basit diyelim bari bir strüktürü olsa.... aslında alkol ve tanen dengesi gayet iyi kurulmuş fakat asiditesi çok düşük. bu yüzden de tazelik ve canlılık yoksunu, tatlımsı, böyle bayık bayık damakta yığılıp kalıyormuş gibi... herneyse... sevemedim işte.

amma velakin seveni de çokmuş. amerikan şarap siteleri yıldız üstüne yıldız vermiş. yorumcular: "easy going" & "crowd pleaser" (kalabalık-sevindiren ve kolay içimli) diyorlar. tabi bu arada arjantin şarapları içinde "alamos" saygın bir marka olarak biliniyor. amerika'nın tanınmış dergilerinden wine spectator 88 puan vermiş. robert parker ise 2012 vintajına 89. amerikan menşeili başka yayınlardan da yine 88-90 arası puanlar almış. alt gamdan bir sofra şarabı için hiç fena değilmişmiş. millet bayılmış yani. bazı damaklara hitap ediyor demek ki... olabilir.

Kaynak:
https://www.majestic.co.uk/Alamos-Malbec-zid40019 
http://www.wine.com/v6/Alamos-Malbec-2013/wine/129386/Detail.aspx?state=CA
https://www.vivino.com/wineries/alamos-winery/wines/mendoza-alamos-malbec-2013
http://www.cellartracker.com/wine.asp?iWine=1778339
http://siestaspirits.com/products/2012-alamos-malbec-mendoza-argentina-750ml